. Cihan Dura Çalışma bireysel ve toplumsal bir zorunluluktur. Maddi servet insanın şahsı için gereklidir. Çünkü insanın zorunlu ihtiyaçları vardır. Bunlar sağlanmadıkça insan yaşayamaz. İnsanın düşünsel, ahlaki ihtiyaçları da vardır. Bunlar sağlanmadıkça, insanlık ve ahlak bağımsızlığı korunamaz, insan gibi yaşanamaz; insanın maneviyatı kararır. Servet, aile ve devlet noktasından da lâzımdır. Çünkü yarından emin olmayan bir insan, bir aile kurmayı düşünemez yahut yaşama vasıtalarından yoksun aileler kurulur. Yaşama vasıtaları olmayan ailelerden oluşan bir devlet varlığı da sağlam olmaz. Bir insan için mutluluk denilen şey, bu saydığımız koşulların sağlanmasındadır. Şüphesiz, herkes aynı sağlığa, aynı mizaç ve yeteneğe sahip değildir. Fakat, herkes aynı hayat yasasına tâbidir Çalışmadan hiçbir şey kazanılamaz. Herkes, belirli bir şekil ve sınır dahilinde, bir taraftan yeteneğinin, kuvvetinin, köken ve çevresinin etkisi altındadır, diğer taraftan da ihtiyaçlarının esiridir. İşte insan, bu zıt koşullar için­de faydalı bir sonuç elde etmeye çalışmak zorundadır. Faydalı bir sonuçtan bahsediyoruz, evet, çünkü sonuçsuz uğraşmak, çalışma sayılmaz. Hiçbir şey yapmamak veyahut sonuçsuz, anlamsız şeyler yapmak, çalışma kanununa karşı büyük kabahattir. Tip olarak en ilkel, çıplak ve her şeyden yoksun bir insanı alalım. Bu tür bir insan için, mirastan söz edemeyiz. Zira aldığımız örnek, ailesiz, sabit konutsuz, ilkel bir insandır. Bu noktada, kazanmanın doğal kanunlarını arayacak olursak, yalnız tek bir esas görülür Çalışmak… Bundan başka çare yoktur. İnsan, doğal olarak şahsına sahiptir; bu özellik, insanı bütün dünyaya sahip kılabilir. Yani, insan, zekâsı, sanatı, iradesi sayesinde, bütün unsurlara boyun eğdirebilir. Bu, bize çalışmanın yüksek değerini, ahlâkî niteliğini ve her şeyden kutsal olan bir hakkı, çalışmak hakkını gösterir. Çalışma, insanların maddi kuvvetlerini geliştirir ve hayat için elzem olan şeyleri temin eder. Çalışmaksızın, düşünsel gelişme ve ahlakça olgunlaşma da mümkün değildir. Çalışmak genel kanundur. Kazanç sahipleri; zenginler dahi, bu kanunun dışında kalamazlar; mevcut servetlerini millî servetin artmasına yardım edecek şekilde kullanmalıdırlar. Bir zengin, bedenî çalışmadan vareste kalabilir; fakat bu takdirde, faaliyetini fikir uğraşına yöneltmelidir. Bizim en büyük eksikliğimiz, dolayısıyla en fazla yapmamız gereken şey, Allah’ın da bir emri olan çalışmaktır. Bu kusurumuzu, Büyük Zafer’in ardından 1923’ün ilk aylarında yaptığım konuşmalarda şöyle ifade etmiştim Ulusal hedef belli olmuştur. Ona götürecek yolları bulmak zor değildir; önemli olan, çetin olan, o yollar üzerinde çalışmaktır. Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız tek bir şeye çok ihtiyacımız var Çalışkan olmak! Toplumsal marazlarımızı incelersek asıl olarak bundan başka, bundan önemli bir maraz bulamayız, maraz budur. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı şekilde tedavi etmektir. Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve mutluluk yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır. Geçmişte biz, bütün İslam topluluğu zulüm gördü, esaret altında kaldı. Düşmanlar bizi tutsaklık zinciri altında bırakmak istediler. Fakat milletimiz azmi ve yurtseverliğiyle bu zincirleri parçaladı, bağımsızlığını elde etti. İslam topluluğunun uğradığı zulüm ve sefaletin elbette birçok sebepleri vardır. İslam dünyası dini hakikat dairesinde Allah’ın emrini yapmış olsaydı, bu akibetlere maruz kalmazdı Allah'ın emri çok çalışmaktır. Kurtulmak için, yaşamak için çalışmak zorundayız. Bu sebeple her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Bir hak ancak çalışmak sayesinde kazanılır. Yoksa sırt üstü yatıp çalışmadan yaşamak isteyenin, bizim toplumumuzda yeri yoktur, bir hakkı da yoktur. Dinimiz de çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildirir. Öyleyse çalışacaksın, çalıştıracaksın, adam gibi yaşamak için, gerilikten kurtulmak için. Bir hakkı ancak çalışarak elde edeceksin. Çalışmadan yaşayanları, çıkar sağlayıp zenginleşenleri milletin de, insanlığın da düşmanı bilecek, onlarla mücadele edeceksin. Türkiye, yurdumuz… zenginler ülkesi olmalı, çalışkanlar ülkesi olmalı! Böyle bir çağda, böyle bir devir içinde olmalıyız milletçe. Böyle bir devri yüceltmeli, böyle bir devrin tarihini yazmalıyız. En büyük makam, en büyük hak kimindir böyle bir devirde? Çalışkanlarındır elbet! Çalışmak ve daima başarıyı aramak… Bu olmalı temel bir ilken hayatta. Hayat demek mücadele demektir, çarpışma demektir. Hayatta başarı mücadelede başarılı olmakla mümkündür. Güven kendine, yürekten inan başarılı olacağına. Zafer, “zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı “başaracağım” diye başlayanın ve “başardım” diyebilenindir. Ancak başarılarında gururu yenmeyi bil, başarısızlıkta ümitsizliğe direnmeyi. Bir başarı elinden kaçabilir, birileri seni geçebilir. Bundan dolayı kimseye kızma. Eğer elinden geleni yaptıysan, kendine de kızma. Asıl önemli olan gayrettir. İnsanın elinde olan ve onu memnun etmesi gereken, ancak gayrettir. Her şeyde en iyiyi, fakat kuvvetinle uyumlu olanı ara. Cüret et ve tehlikeyi göze al. Bil ki insan her yeni girişiminde özel bir zevk duyar, kendi kuvvetini ve değerini anlar. Çalışmak zekânı, yeteneklerini, bedensel güçlerini kullanıp geliştirme, ahlâkça olgunlaşma imkânı sağlar. Çalışarak her şeyi kontrol edebilir, dünyaya sahip olabilirsin. Değerini bil, kutsal bir hak olarak gör onu. Bir toplumsal görevdir çalışmak aynı zamanda. Çalışmaktan asla yılma. Büyük bir kusurdur tembellik, bütün kötülüklerin anasıdır. Çalışmak ilk isteksizlik ve sıkıntıya direndikten sonra, en büyük mutluluğu verir insana. Yaptığın işin, elinin altında ya da kafanda mükemmelleştiğini gördükçe, öyle büyük bir haz duyacaksın ki! Bu haz bütün zahmetleri, bütün yorgunlukları unutturacaktır sana. Öyleyse, ömrünce o kutsal zevkin, o tatlı yorgunluğun peşinde koş! Her gün, sabah, akşam, gece, ne zaman vakit bulabilirsen, bir çeyrek, yarım saat, ne kadar vakit ayırabilirsen, kendi içine çekil; o gün yaptığın işleri gözünün önünden ve düşüncelerinin tartısından geçir. Ne yaptığını, ne ettiğini her gün bir kez sor kendine. Bilincinden alacağın yanıtların ne kadar faydalı olduğunu hayretler içinde göreceksin. Her zoraki çalışma insana sert ve ağır gelir. İnsanın çalışmaktan hoşlanması ve zevk alması için mesleğini yeteneklerine uygun ve kuvvetiyle orantılı olarak seçmiş olması lazımdır. Dolayısıyla, gençlikte en önemli sorun, meslek seçimidir. Kişisel mutluluk ve aynı zamanda toplumsal çıkar buna bağlıdır. Herkes, yeteneği ile orantılı mevkide bulunmalıdır. Çoğunlukla bir mesleğin görünürdeki faydalarına kapılan bir genç, o görevin zorluklarıyla orantılı bir şekilde kuvvetlerini temin edememiş ise, aşırı derecede ve faydasız çalışmaya mecbur olur. Ya hiç başarılı olamaz veya aşağı bir derecede kalır, kendinden de memnun olmaz. Bundan fazla olarak, başkasının daha iyi işgal edeceği bir mevkiyi tutmakla haksızlık etmiş olur. Gençler kıskançlıktan ve başkalarının elde ettikleri parlak sonuçların kuruntusundan sakınmalıdır, ihtiyatlılık ve toplumsal görev kaygısı bunu gerektirir. Biri, subay üniformasının sırmaları hoşuna gittiği için asker olmak ister, bir diğeri de, bir yazarın veya bir ressamın kazandığı servet ve şöhret gözlerini kamaştırdığından, zekâ ve öğrenimini dikkate almadan yazar veya sanatkâr olmak isterse, bu gibi hareketlerin sonucu çoğunlukla hayal kırıklığıdır. Diğer bir bakımdan bu gibiler, toplum için kaybolmuş kuvvetlerdir; bunlar, daha iyi idare olunsalardı, kendilerinin hayatı temin edilmiş ve insanlığın mutluluğu arttırılmış olurdu. Herhalde makul olan şudur Herkes kendi yeteneğine göre bir iş tutmalıdır. Her işte insanın değeri belli olur. İşini iyi yapanın bulunduğu durum ne olursa olsun, o iyi adam olabilir. İnsan, kendine göre bir mesleğe girmeyip de diğerine gir­mekle özgürlüğünü sınırlar ve sanıldığından fazla geleceğini yanlış belirler. Zira, sapılan bir yol kolayca terk olunamaz; her mesleğin icapları, âdetleri ve inançları vardır. Bunlara, insan zorunlu olarak tâbi olur. Evet, her meslek bazı yetenekler ve özel nitelikler ister. Bu, şüphesizdir. Fakat bazı ortak erdemler vardır ki, bunlar aynı zamanda kişinin başarısı ve kendisine verilmiş işlerin iyi gitmesi için lazımdır. En aşağı dereceden en yukarıya kadar genel koşullar aynıdır Üstlere karşı ihtimam, doğruluk, hatırşinaslık; astlara karşı güleryüzlülük ve kabul edilen işte gayret, doğruluk, ketumluk... Bu gibi erdemler olmaksızın, ne arkadaşlar arasında iyi ilişkiler olur, ne de iş başarılı olur. İnsana düşen işini sevmek, elinden geleni tam yapmaktır. Eğer görevini cesaretle, sadakatle ve namusuyla yaptıysa, elinden geleni yapmış demektir. Eğer işinde üst ise, astlarını yakından tanımalı, aralarına girerek iç dünyalarını öğrenmelidir, daha güvenle emir verilebilir bu sayede. Onlarla konuşmalı, onları serbest söz söylemeye alıştırmalıdır. Meslek görevi, yalnız şahsın başarı ve güvenliğini değil, belki daha ziyade topluluğun refahını ilgilendirir. İtiraf edelim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan ziyade çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Her işte hedefe kısa ve kestirme yoldan gitmek iyidir; ancak o yol akla uygun, mantıklı olmalı, özellikle bilimsel olmalı. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknikten, her türlü medeni icatlardan en yüksek derecede istifade etmek zorunludur. Hepimiz itirafa mecburuz ki, bu hususlarda hatalarımız çok büyüktür. Son olarak ekleyeyim ki, insanlar bireysel olarak çalışırsa her zaman başarılı olamaz. Kişi aynı hedefi paylaşanlarla bir araya gelmeli, işbirliği yapmalı. Biz işbirliğine çok muhtaç bir toplumuz. Bütün yurttaşlar, hepimiz el ele vererek çalışmaya, bundan elde edilecek sonuçlara öylesine muhtacız ki! Şerefli İnsanlar Başkalarının yardımlarına muhtaç olmadan kazançlarını temin edenler ve sözlerinin arkasında duranlardır. SİZLERE BU SAYFALARDA, SEVGİ VE DOSTLUĞUN ÖN PLANDA TUTULDUĞU MAKALELER, YAZACAĞIM. YAZILARIM, KAYNAK GÖSTERİLEREK YAYINLANABİLİR.... "Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak." Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK BİR MİLYON DOSTUMUZ OLSUN TEK BİR ŞEYE İHTİYACIMIZ VAR. ÇALIŞKAN OLMAK. TEK BİR ŞEYE İHTİYACIMIZ VAR... Sevgili Dostlar Türkiye çok iyi idare edilmiyor. Yöneticilerimiz vasat insanlardan oluşuyor. Bir de kendimize bakıyorum. Bizler de aman aman üstün zekalı kişi değiliz. Öyleyse hemen aklımıza geleni yazıvereyim. Böyle başa böyle tarak. Ekonomiden sorumlu başbakan yardımcımız, serzenişte bulunuyor. Kredi kartlarına çok çok yükleniyormuşuz Harcamalarımız, gelirimizden çokmuş. Hatta ekonomide büyümenin nedeni bile bundan kaynaklanıyormuş. Ben de çok merak ediyordum. Tüm devletler büyük bir çıkmaz içindeyken,Bizim devletimiz niye büyüyor, diyordum. Mesele yok. Borçlanma Atalar sözümüz karnını yarmıslar; kırk bu yılcık, kırk bıldırcık evet aynen bu söz de olduğu gibiyiz. Herkes kaf dağının ardından gelecek umutlara bel bağlamış. Ülkemizde petrol yok. Kıymetli madenler de ise çalışmayı sevmiyor. Ben Gemlik'liyim. İstanbul'dan Gemlik'e geldiğinizde sizi bir yazı karşılardı. Şimdi o yazı kaldırılmış, yok. yazı şöyleydi "TEK BİR ŞEYE İHTİYACIMIZ VAR. ÇALIŞKAN OLMAK." Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak." Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Atatürk'ün Çalışmak Hakkındaki Sözleri Sevgili Dostlar Yukarıdaki resmin sağ alt köşesinde "ATAM İZİNDEYİZ" yazıyor. Biz bu kelimeyi yanlış anlamışız. İzinde olmak bir de o gün için izinli olmak yani çalışmamak anlamı taşıyor. Nüfusumuzun önemli bir kısmı, hiç çalışmadan para kazanmanın yolu var mıdır? onu araştırıyor. TEKRAR VURGULUYORUM. BİZ TEMBEL BİR MİLLETİZ. !!!! • İlk işimiz ulusu çalışkan yapmaktır. Ocak 1923, Gazetecilere Yaptığı Konuşma. • Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak. Sosyal hastalıklarımızı araştırırsak asıl olarak bundan başka, bundan mühim bir hastalık keşfedemeyiz. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı surette tedavi etmektir. Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkan insanların hakkıdır. 16. 01. 1923 , İstanbul Gazetecilerine. Kurtuluş savaşını kazandığımız yıllar çok geride kaldı. Tüm devletler ülkemize tekrar geldiler. Her bir ülke sanayii bizim topraklarımızda kuruldu. Üstelik bu topraklarda daha önceleri binbir çeşit meyve ve sebze yetiştiriyorduk. Şimdi o verimli topraklar gittiği gibi zararlı atıklarla dolu fabrikalar sardı yurdumuzu... Kanla aldığımız, daha doğrusu kurtardığımız toprakları,üç kuruşa yabancı iş adamlarına satıverdik. Tekrar söylüyorum. Büyüme yok. Borçlanma var. Bu borçları ödemek için çok çok çalışmalıyız. O kadar ki alınterimiz sanki kan rengi akmalıdır. Çalışmalıyız. Çalışmalıyız. Çalışmalıyız. Dedikodu sözleri bırakalım. Milletçe hep beraber, çılgınlar gibi çalışalım. Çalışana iş çok. Masa başı iş isteyenler için, işsizlik var. Çalışalım, yükselelim. Çalışmakla yükseleceğiz, ancak. Bu Konuda Tüm Forumlar Eğitim ve Sınavlar TYT / AYT / YDT TYT/AYT Genel Sohbet Bu Konuda Şimdi Ara Sıcak Fırsatlarda Tıklananlar Editörün Seçtiği Fırsatlar Daha Fazla Bu Konudaki Kullanıcılar Daha Az 2 Misafir 1 Mobil - 1 Masaüstü, 1 Mobil 5 sn 105Cevap 2Favori Daha Fazlaİstatistik Konu İstatistikleri Son Yorum 3 hafta Cevaplayan Üyeler 53 Konu Sahibinin Yazdıkları 35 Ortalama Mesaj Aralığı 3 gün 19 saat 30 dakika Son 1 Saatteki Mesajlar 1 Haberdar Edildiklerim Alıntılar 2 Favoriye Eklediklerim 2 Konuya En Çok Yazanlar ColonelLanda 35 mesaj noobodynow 4 mesaj twitx22 3 mesaj Ulpro 3 mesaj RamseyBolton 3 mesaj Konuya Yazanların Platform Dağılımı Masaüstü 44 mesaj Mobil 15 mesaj 11 mesaj 35 mesaj Konuya Özel Penanggalan hocamdan bayrağı devralalımGellayoutubeOsman Sonant - Palyaço anonim tabure barın bel kemiğidir. açıcam diyorum, açıcam. Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta... Selam dostum, çok zamandır yazmadım sana Bir kaç satır yalan, aksatır zaman, yaşlanır sabah Yürürüm saçmalıklara Umudun gözlerinde başkadır bahar Gün ışığına hasret, nöbetler, gardiyanlar Ölümler, doğumlar, gökyüzü sanki kandan Uyutmuş kalbi kanmak ,iyi bir yanı yok, bahsettiğin Hangi dolu, hangi boş, hangi bardak? Gençliğimi bıraktım kim bilir hangi barda? Git deme, gidemiyorum, alacaklarım var diyardan Al kalbi yerden, ölüme iner merdivenler Hayat, bir veda koparmaktır her gidenden Parmak uçlarımda bu bok dünyayı yenmek için Yazdım Kızdırdım hasmı, zul dolu yazgım, Bitti susmaların faslı çünkü ölümü kalımı yazdım Ödülü vardı Yine de kadere inanmazdım ben Yazım, her yanım yangın Gözlerim kanlı, elim kolum bağlı, var mı yarın? Korur mu sevgi , söyle bir gün bahar vurur mu dağlarımıza , olur mu devrim? Kendi emeğinle 15 75 90 üçgeni bulduysan gittiğin yol yol değildir Mansur neyse de Ekrem bize ters hacı -Eser YENENLER ''Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak. Servet ve onun tabii neticesi olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır." ~Mustafa Kemal Atatürk Her nereye baksam senin orada olmayışını görüyorum Sen beni hani engellemiştin len ne dönek çıktın Aşk,kulaktan kulağa oyununa ona sevdiğini söylersin o da başkasına sevdiğini söyler “Hem yalnız değilsin ki sen. Ne vakit bir kapının önünde kalsan, gelip senin için o kapıyı açan, uğruna dayak bile yiyebilecek olan bir arkadaşın var. Seninle beraber aynı yolda yürümeyi göze almış, sabırla seni beklemeye bilen bir dostum var ki beklemek en korkunç halidir yaşamanın. Hiç kimse en sevdiğini bile böyle sabırla inanarak beklemez..” The OfficeyoutubeAfter 11 years of preparation, Michael is ready to debut his action movie. We present to you THREAT LEVEL MIDNIGHT After secret agent Michael Scarn played by Scott is forced into retirement due to the death of his wife Catherine Zeta-Scarn, the President of the United States of America played by Darryl Philbin requests that he prevent Goldenface played by Jim Halpert from blowing up the NHL All-Star Game and killing several hostages. Scarn goes undercover and learns how to play hockey, killing another hockey player played by Oscar Martinez to make it into the game, but after confronting Goldenface, he is shot. He later recuperates but learns that the President was in on it all along. Depressed, he goes to a bar to drown his sorrows. The patrons of the bar sing a song called "The Scarn" which he danced to with his wife, which cheers Scarn up immensely. With his courage restored, Scarn is able to save the day and blow up Goldenface in the process. Streaming now on Peacock Watch The Office US on Google Play & iTunes For every season of The Office and more, purchase the complete collection here Streaming now on Peacock Watch The Office US on Google Play & iTunes Subscribe This is the official YouTube channel for The Office US. Home to all of the official clips from the series, the funniest moments, pranks and fails. Think we should feature your favourite episode? Let us know in the comments! FB Twitter Website ThreatLevelMidnight TheOffice NBC Çalış tembel türk diyorum sadece Sayfaya Git Sayfa Çalışmaktan; gayret sarfından, bir cezadan, bir sıkıntıdan, bir fenalıktan kaçar gibi kaçınmak, çok kötü ve tedbirsizce bir harekettir. Birçok güçlükler ve engeller karşısında bulunduğumuzu biliyoruz. Bunların hepsini inceleme ile, gayret ve iman ile ve millet aşkının sarsılmaz kuvvetiyle birer birer çözüp sonuçlandıracağız. O millet aşkı ki, her şeye rağmen içimizde sönmez bir kuvvet, dayanıklılık ve ateş kaynağıdır. Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. Herhangi bir şahsın, yaşadıkça memnun ve mesut olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Hayatta tam zevk ve saadet ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı,saadeti için çalışmakta bulunabilir. Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur. Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır. Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. Dünyada yenilmez kimse, yenilmeyen takım, yenilmeyen ordu, yenilmeyen kumandan yoktur. Yenilgilerden sonra üzülmek de tabiidir. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen, toparlanarak kendini yeneni yenmek için olanca gücü ile, azimle daha çok çalışmalıdır. Muhterem Gençler, Hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır Galip gelmek ve mağlup olmak. Size Türk gençliğine tevdi ettiğimiz vicdan emaneti, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız. Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir. Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum Batı senden, Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! Bu belli. Fakat zekânı unut! Daima çalışkan ol… Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı.. Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız. Bir insan hayatında büyük bir muvaffakiyet kazanabilir. Fakat yalnız onunla övünerek kalmak isterse, o muvaffakiyet de unutulmaya mahkûmdur. Onun için çalışmak ve daima muvaffakiyet aramak, herkes için esas olmalıdır. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur. Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak! Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz. Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir. Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır. Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak. Servet ve onun tabii neticesi olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır.

yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak