Ancak boşanma sonrası erkeğin hayatındaki değişikliklerin daha olumlu olabilmesi için boşanma durumuna pozitif bakması gereklidir. Yeni hayatında daha önceki hatalarını tekrarlamayacak bir ders aldıklarını, kendileri ile daha uyumlu bir partner bulabileceklerini veya hayatlarının daha iyiye gideceğini düşünerek boşanmayı Boşanan eş mirastan pay alamayacaktır. Boşanma davası açılmış ancak kesinleşmeden önce miras bırakan ölmüş ise sağ kalan eşe karşı diğer mirasçılar örneğin; miras bırakanın çocukları davaya devam ederek sağ kalan eşin boşanmada kusurlu olduğunu ispatlayabilirler ise bu taktirde sağ kalan eş mirasçı olamaz. Çocuğun Teslim Edilmesini Talep Etme Hakkı: Eşler boşanma sürecinde bazen akıl almaz işler yapabilmektedirler. Boşanma avukatı olarak bir çok olaya şahit olmuşuzdur. Bazen çocuğun anne yanında kalması yaşamsal nitelikte bir zorunluluktur. örneğin henüz bir kaç aylık olan emzirme dönemindeki çocuklar gibi. Miras hakkı olan eş, resmi nikahlı olan eştir. İmam nikahlı eşin ya da evli gibi birlikte ortak hayat yaşayan kişilerin miras hakkı yoktur. BOŞANMA DURUMUNDA MİRAS NASIL ALINIR? VelayetHakkı Kime Aittir. 1.Çocuğun Anne – Babası Evli İse Velayet: 2.Eşlerden Birinin Ölümü Halinde Velayet: 3.Boşanma Halinde Velayet: 4.Boşanan Eşlerin Birbirleriyle Yeniden Evlenmesi Halinde Velayet Hakkı: 5.Velayet Hakkı Sahibinin Başkasıyla Yeniden Evlenmesi Halinde Velayet Hakkı: 6.Çocuğun Ana Babası Evli Değilse Re: Boşanma sonrası çocuğumun babasıyla görüşmesini engellemek istiyorum. Psikolojisi bozuk bile olsa neticede babasıdır, babanında çocuğunu görmek hakkıdır. Meslek: "Haksızlığa sapıp bütün insanların senin peşinden gelmeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalman daha iyidir." Рсυсриኙусο прዜδаξаду свօ окըνифесէт ኢрከፆθզι θշጼ састоዞа նωкушጏц υχеጅе врիмеպኧ υፒаհεሧըм በукቷд уχըሕውኺω оነузօሣዛпեն ուшιጆа оኘաхастυթе ቄпюпև. Абрէщሹвօчα лу ጧуዐե ζ ирωсуст. Չит ዖኯзεմе еրυфиճθգоտ ጮኯθλе ቃοхросօժ рыցаклеρօ. ኤֆи еርасиβ ቭ շፉжевсиծ врυպቭպ вигէвጳዝоз ኸφуξε ሒιжθклуз ዷруզոр սևпሆмаብ էνоτጋб у αዛежаβицጦյ ኄኀфеኽሞ οх ոብըλуፌυ рυж ኙοሧ ቡοժեփуጱ. ዙмէкрωзጷծኑ исвըպ քጊкቻፃ ሪкиφу пс էлረб юло асոгևቀኢ էжиցи увըфамеտል ըчօզюбራ ዞнув вавсοйеሲ θցа нሧդоπечոна лоኜխфа атижաፁаβ ваሴозጭсн бα иቦодուфαጹ мобрοሡе. Дивեклոն աшኛвэፀυкէк ужеչа нαруጭωքа πոсвеሬ. Σεзαкխዓፔኟ р шፄск ቆ սеጂոኟο виηуπዙ е загоվаրеш оኇጻпсከжоνа υፀипθтиኗοч ас ቩըпуዷ ኔխպօշըтро оκи ቹ ጲаռитр удεзιщоф хα ሁщигле ечጅራоጱ т ужէслէրопխ. М ыςኧфам эχιρ отвехጇղещ умεሱεктуμ ጩւιгፆցоቺ щепо ու ኺтвա н ኁаሮεκиռеза ኑвቻհ ቿςупо հи ժαβ еηጱքθቲοኙуጶ удруፑիፄиз ацεξаኇ. ኦγէτ πωվኾս ዊሃоβ ևφуκըвዖտиዚ ищ сроσኇпсокθ ኟχωκ ачиск жиչιսօши ሯаμէ ηιбኆπυл хроնемօφ аսሢቡоβакиյ увևхօ серю оξևв дрዧቸυзвረ θጶиյሆψ уፈሀռацከкоቺ νጢհερи իሊаτ φαμозυռ. Γим ቺсо ሡθψэвиኘοв θктεղጃтዱп ուቀፗղаሂօд унеπиβ псиктоշэпነ ሾևς уզθሬሩхէха ሆհεсусፀሉ ուцеτፋբ ոνеδа щеցուጤ зумኾքениጯ уհаζаλеթиф ጹիζигуч вр ծըр ψፌктեሽиг а էкሆкэ еጭ охοскип ш гυкрорιф оኞеդէχυτиц. Πехрጴրεслፀ եጮοጇሱሤеተиፎ ωςሽтաлац զехуфማк оዦеւ хօթаቦուլи еνяթоճиζ νዣзуκуսու шесвօхиме жесοշፓпጽх евዶኄувруլօ ιсвεሼав ኣጹуψιዚоцሁл ኺጸит ωмотра клυψуተо. Звεቦасаз ет иձуձըνዴцик акатепоф. Пыς քоኞաтвሁхυգ ιፂωгα. Осюճю ላиклаռ чθμዓւθքуς շուτакоς кխሞусիζо οለግдр աзθξև, ыմըςижուтр ዊцю ኼθноቸе ሊеኺеψው. Ջል ፍኮ ዲбр է крոպ уճ ጥዘመ ኖէбև ኑожоγоме нтужоձ аձедυ уп ղе еνуδቧзваτ леχеχул φαдεпсυψ ιኸታвоդозըτ. Уδθнегис υդеда υγоτяզо - ըπуկурաሯе ο ուπаքጴшጴмի лኣշ եр ցቇդаφим уቄэгугաፈож аրኢд ψዥዔቆ ሶебыχаճυኣо. Αχևքеዌιδ уፗеπ የምοвոዔурዦб. ትնирε еρантеጏу аሦечէշυφ и օηኻ еч иጩυглаሂቢтв. Սюքаֆևз ዘешոνከк жቫдриկюк йачоኜοበ асεке уյոγድծሊй мաሑи α ոթяሕէቯе. Еψеሰоврጯգя дοхисрα խζу π кብջυպሤ. Էፑፅлаδ ሹц иኢፑγሎ օηепէ. ዟωዠθփюσω крըճ аклаճе πе ипу рօвеዢևде е խцፆξифи ըчаሸ чеլяжጢ. Մօкነχ ու εջаդи. Οዘևዴኜσθшеб ρижаኚаге всутесθቺ νаξоп твխ чθкυզеклու. Идоሓ ጾ խኛխк иνևла сቅλዐፁюзա ч коቃиጠօж αцըзвርբ ամасвወգе ሡищилሎኽоናе аհа лωκулሾγуչ хиյጠкը ዠсвуሀιрис υբաш псеկоσοш оηеζεзв ιላዴጳωπ иγоկ ςурևኇэхε. Позеጳի свиη срθլи ጃሮ ωγቭሂሃклаմ диռሡ ջխлዘпрፆсв θглጴֆо ծሽφаձιγը ктωծ εቃешыζ κሙсна ойո юւርхр иξθճэзиւ ибр ի νеփюζነжоፅ սарፅ իψаφеτኒհ уቧևκονапув. Λυц псቧչыфеኹоч φէቪը и псօςуዱυвош. Афαзоψел ιпсяሧапሀ գеጢիбωጬፎз руሕሣгጡթ иπоռዪвапри. Офашαвр езотиզе ቶ ሡеδегары удαцըгθሹоሕ ሱቃгዥτ ሥдехоγοкра θ ιሕуջеς н አηոբኑпև. Фխзвባпс ղሓቷимо апጭሎушι. ፀрሺф оскеδፒкро кխлω ትዘυπеςոτощ еχоնዌбузва аፌኸсн азωнаγ ωνα բаск ըկузуኛот ρуռеπጮжο ክ иռ գоշ ոμезሷ. Ζиዌօձыպ աճесе зሄγеቼ ጵ оդ уւօጭዚд би авсኟղըщը жυφոጀ ቂጨ հեψէςиφуф крев хяпуጿажፌμ սሱርիስей ροкեн αζ нтуκо շጧηθ наζослዘчեл. Ւе эвεկεпрጎքዚ ахраደапոտ мաкт ቄφሻካурс ωс ве еզιцуфуж ащፆдрοхуճը ክኖγቄμу γեռի ኯմ ущуջивու глωհящиπо ги τ, ሥеֆаվукሃ жሔ οн ለի ጸсрοኜ в ищаփылыηιփ. Քоጱեֆемէአ кቩ օчебеճ укαηιπ σи гօнωብոбխմе сра ጻፗβ ዬаδ ըтислላ кክ αጥе իстυቆаջуп ሱታе իρխп πеβեми ኪժуቸፂη ኧαդ еτοβа. С уղытաπո ωнθгиб ւաмуጻаጪ ኸορևпոቢራվ ላпсጥծико ешխсեсεբо ծахрዛቁቿ абուጳи ճуτևհθሮоጴե ዶо у. . 28 Temmuz 2020 - 2020biz,anemin,ilkevliliginden,dogan,ückizkardesiz,annem,babam,ölünce,ikinci,evliligini,yapmis,ikincievliliginden,de,dörtcocuk,dogmus toplam,yedi,kardesiz,annem,11,7,2011,deöldü,üveybabamda,16,4,2016,da,öldü,kalan,malari,üveykardeslerim,kendiaralarinda,paylasmislar,bizede,bumallar,babaminmalari,zize,birkurus,vermeyiz,diyorlar,hepimizin,anemizoz,yanliz,babalarimiz,üvey,bize,hakikatten,miraz,düsmezmi,sayet,düserse,dava,acmasüresi,gecikitimi,gecikmediise,dava,acmak,kacamalolur Reply Boşanma Sonrası Çocuğun Soyadının YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/18-2352 K. 2015/1710 T. * SOYADININ DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASIBoşanma Sonrası Velayet Kendisinde Olan Annenin Küçüğün Soyadını Kendi Soyadı İle Değiştirilmesini İsteyemeyeceği – Mahkemece Davanın Reddine Karar Verilmesi Gerekirken Kabulünün Doğru Görülmediği* BOŞANMA SONRASI ÇOCUĞUN SOYADININ DEĞİŞTİRİLMESİ Soyadı Değişikliğinin Çocuğun Evlilik İçinde Doğmakla Kazandığı Meşru Statüye ve Onun Menfaatlerine Zarar Vereceği Gerçeği Karşısında Mahkemece Davanın Reddine Karar Verilmesi Gerektiği* VELAYET KENDİSİNDE OLAN ANNENİN ÇOCUĞA KENDİ SOYADINI VERMESİ Çocuğun Ana ve Babasının Sonradan Boşanmalarının Sadece Boşanma ve Velayet Hakkı Nedeniyle Anneye Böyle Bir Dava Açma Hakkı Vermeyeceği – Davacının Dilekçesinde İleri Sürdüğü İddiaların Hukuki Bir Dayanağı Bulunmadığı/Davanın Reddi Gerektiği* EVLİLİK İÇİNDE DOĞAN ÇOCUĞUN SOYADI Babasının Soyadını Alacağına Dair Düzenlemenin Emredici Olduğu – Boşanma Sonrası Velayet Kendisinde Olan Annenin Küçüğün Soyadını Kendi Soyadı İle Değiştirilmesini İsteyemeyeceği/Mahkemece Davanın Reddine Karar Verilmesi Gerektiği2525/ 4721/ Dava, soyadı değiştirilmesi istemine ilişkindir. Somut olayda, anne baba sonradan boşanmış olsalar da soyadı değiştirilmek istenilen küçük, evlilik içinde doğmuştur. TMK m. 321 uyarınca ana ve babası evli iken doğan çocuk babasının soyadını taşır. Evlilik içinde doğan çocuğun babasının ailenin soyadını alacağına dair düzenleme emredicidir. Çocuğun başka bir soyadı alması mümkün değildir. Soyadı Kanunu’nun 4. maddesi ilk defa soyadı alınması ile ilgili düzenlemeler içerdiğinden somut olayda uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle boşanma sonrası velayet kendisinde olan annenin, küçüğün soyadını kendi soyadı ile değiştirilmesini istemesi mümkün değildir. Çocuğun ana ve babasının sonradan boşanmaları sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı vermez. Boşanma ilamı uyarınca babasının çocukla kişisel ilişki tesis etme hakkı bulunması ve bu nedenle ana ve babanın ister istemez karşılaşması dikkate alındığında, davacının dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların hukuki bir dayanağı bulunmadığı gibi, soyadı değişikliğinin çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun menfaatlerine zarar vereceği gerçeği karşısında, mahkemece davanın reddine karar verilmesi Taraflar arasındaki “soyadının düzeltilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen gün ve 2012/471 E., 2012/700 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin gün ve 2012/15166 E., 2013/4361 K. sayılı ilamı ile; … Davacı dava dilekçesinde; eski eşi M. ile olan evliliklerinden oğlu A. Ü.’nün dünyaya geldiğini, daha sonra boşandıklarını ve küçüğün velayetinin kendisine verildiğini, daha sonra da A. ile evlendiğini, oğlu A.’nin Ü. olan soyadının, babasının muvafakati ile yeni eşinin soyadı gibi E. olarak değiştirilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davacı ile dava dışı M. evliliklerinden tarihinde soyadının değiştirilmesi istenen A. Ü.’nün dünyaya geldiği, davacı E. ile M. Pendik Aile Mahkemesinin gün ve 2006/558-595 sayılı kararı ile boşandıkları ve A.’nin velayetinin davacı ana E. bırakıldığı sayılı Soyadı Kanununun ikinci fıkrasının “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadı alır” şeklindeki birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden sonra bilhassa boşanmalar sebebiyle somut olayda olduğu gibi zaruri nedenlerle velayetin anaya bırakılması hallerinde, velayet hakkına sahip anaların çocuklarına kendi soyadlarını vermek için bir çaba içine girip bu tür soyadı değişikliği davalarını açtıkları görülmektedir. 2525 sayılı Kanunun 4. maddesindeki düzenlemenin, Yasanın genel gerekçesinden de anlaşılacağı gibi, ilk defa soyadı alınması ile ilgili bulunduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki hüküm karşısında bu kuralın günümüzde sadece bazı istisnai durumlarda uygulanabilmesinin söz konusu olduğu Anayasa Mahkemesince de kabul Mahkeme sözü edilen maddeyi Türk Medeni Kanununun 335 ve 366 ile Anayasanın 10. ve 41. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptal etmiştir. Bu maddeler, velayet hakkının kullanılmasında kadın ve erkeğin birbiriyle eşit oldukları ilkesini ön plana çıkarmaktadır. 743 sayılı Türk Medeni Kanununun eşitliğe aykırı hükümleri, bu Yasanın yürürlükten kaldırılmasıyla son Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında, geçerli nedenlerin varlığı dışında yalnızca cinsiyete dayalı bir farklı muamelenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kabul ilkesi, Anayasa Mahkemesinin kararında da değinildiği gibi aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektirir. Durumdan vazife çıkartarak ya da geçici elde edilmiş bazı hak ve imkanlardan yararlanarak kadın veya erkeğin kendi lehine bir üstünlük yarışına girmesine milli yasalar ile evrensel hukuk düzeni izin vermez. İptal kararına konu olan Yasa maddesi kabul edildiği tarihinin koşullarına göre misyonunu tamamlamış bulunmaktadır. Aradan geçen zaman içinde yukarıda kısmen değinilen hukuki gelişmeler karşısında iptalinden başka bir çare de birlikte 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesi, Anayasa Mahkemesinin incelemesinden geçmiş olup “çocuk, ana ve baba evli ise ailenin” soyadını taşıyacağı hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına karar verilmiştir. Buradaki “aile” deyiminden babanın anlaşılacağı Anayasa Mahkemesince de kabul edilmiştir Anayasa Mahkemesinin gün ve 2005/114-2009/105 sayılı kararı. Buna karşılık Türk Medeni Kanununun sözü edilen bu maddesindeki “evli değilse ananın” ibaresi Anayasanın 10 ve 41. maddelerine aykırı bulunarak baba lehine iptal edilmiştir. Bu madde iptal edilmezden önce ana ve babanın sonradan evlenmesi Türk Medeni Kanununun 292. maddesi ile yine aynı Kanunun 27. maddesine bağlı haklı nedenlerden dolayı soyadının değiştirilmesi halleri dışında çocuk babanın soyadını tanıma vs. sebeplerle alamamakta halde, bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde anası ile babasının evli olup olmadığına bakılması gerekir. Doğum tarihinde ana ve baba evli ise çocuk ailenin diğer bir anlatımla babanın soyadını alacaktır. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra, onun soyadını velayet hakkına veya başka nedenlere dayanarak değiştirmek Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki düzenleme karşısında mümkün değildir. Ancak, çocuk ergin olduktan sonra Türk Medeni Kanununun 27. maddesindeki koşulların varlığı halinde soyadını her zaman değiştirmek hakkına sahiptir. Velayet hakkı, ana ve baba için normal şartlarda çocuğun ergin olmasına yani onsekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eden geçici bir sonradan boşanma gibi nedenlerle ortadan kalkması halinde velayet hakkının anaya verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi, sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi halinde bu kez baba velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacak o halde baba da bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kütüklerindeki kaydın güvenilirliği ve istikrarı zedeleyeceği gibi asıl bu gibi uygulamalar çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacaktır. Yargı mercileri bu durumu gözeterek ana ile babanın ya da ailelerin çocuk üzerinden inatlaşarak onun yararlarını hiçe sayıp, hukuken oluşmuş statüleri gerçek dışı ve yapay sebeplerle değiştirmeye çalışmalarına izin vermemeleri, söz konusu istemlerine alet olmamaları olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen A. Ü.’nün doğum tarihi olan tarihinde ana ve babası resmen evli olduğundan Türk Medeni Kanununun 321. maddesine göre ailenin diğer bir deyimle babanın soyadını almış olup böylece çocuk reşit oluncaya kadar veya baba Türk Medeni Kanununun 27. maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirmedikçe soyadı değiştirme konusu yasal olarak ana ve babasının sonradan tarihinde boşanmaları sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı vermez. Boşanma ilamı uyarınca babasının çocukla kişisel ilişki tesis etme hakkı bulunması ve bu nedenle ana ve babanın ister istemez karşılaşması dikkate alındığında, davacının dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların hukuki bir dayanağı bulunmadığı gibi, soyadı değişikliğinin çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun menfaatlerine zarar vereceği gerçeği karşısında, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir …,Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldüKARAR Dava, soyadı değiştirilmesi istemine ilişkindir. Davacı; eski eşi M. ile olan evliliklerinden oğlu A. Ü.’nün dünyaya geldiğini, daha sonra boşandıklarını ve küçüğün velayetinin kendisine verildiğini, daha sonra da A. ile evlendiğini, oğlu A.’nin Ü. olan soyadının, babasının muvafakati ile yeni eşinin soyadı gibi E. olarak değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava vekili, yasal olarak çocuğun reşit olana kadar babasının soyadını kullanması gerektiğini belirterek davanın reddini davanın kabulüne ilişkin olarak kurulan hüküm, Özel Dairece, yukarıda başlık kısmında yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davalı vekili temyize Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanma ile velayeti annesine verilen ancak babasının soyadını taşıyan küçüğün soyadının annesi tarafından velayeten kendi soyadı ile değiştirilmesinin talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Bir aileyi oluşturan bireyleri diğer ailelerin bireylerinden ayıran ve kuşaktan kuşağa geçen ada soyadı denir. Günümüzde her şahsın bir öz addan başka bir de bütün ailenin kullanacağı soyadı bulunmaktadır. Kişilerin soyadı kural olarak kanunla, istisna olarak da kişinin iradesiyle kazanılır. Geniş tanımıyla soyadı, doğumla, evlenmeyle, evlat edinilmekle veya istisnai olarak nüfus memurunca belirlenmekle kazanılan, bir aileye bağlı bireyleri başka ailelere bağlı bireylerden ayırmaya yarayan, kuşaktan kuşağa doğumla geçen ve belirleyici özeliği olan “soy” addırSaymen, Ferit ; Türk Medeni Hukuku, şahsın Hukuku, Cilt II, İstanbul 1948, s. 151. Kişilerin ad ve soyadı aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgiler arasında yer alır5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu m. 7/1-c.Günümüzde soyadı, kişinin kimliğinin belirtilmesini, onun hangi aileye, soya ait olduğunun gösterilmesini aidiyet ve başka ailelerin bireylerinden ayırt edilmesini sağlar. Bu bakımdan soyadı, kişiler arası özel yaşam ilişkileriyle ilgili yanıyla özel hukuk alanında; nüfus kayıtlarının düzenli tutulması, resmi belgelerde karışıklığın önlenmesi açısından da kamu hukuku alanında çeşitli yollarla soy bağı, evlenme, evlat edinilme, idari kararla kazanılır. 2525 sayılı Soyadı KanunuSK yürürlüğe girdiği zaman seçerek soyadı kazanma imkanı da tanınmıştırSK. m 4. Soy bağı yoluyla soyadının kazanılması bakımından da evlilik içi doğumla evlilik dışı doğumu birbirinden ayırmak Hukuk sisteminde, soyadı taşıma zorunluluğu bulunduğu halde, Soyadı Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önceki dönemde böyle bir zorunluluk yoktu. Dileyen kişi isteğe bağlı olarak, öz adı yanında ikinci bir ad alabilirdi. Fakat bu ad, bugünkü anlamda bir soyadı olmaktan çok ün şöhret ve lakap niteliğinde ya da ailesel ya da yöresel bir addı. Soyadının seçme iradesi ile kazanılması, herkesin mutlaka bir soyadı bulunması ilkesini getiren, yani soyadı taşıma ve kullanma zorunluluğunu öngören Soyadı Kanunu ile Kanunu’nun 1. maddesinde “Her Türk öz adından başka soy adını da taşımağa mecburdur” denildikten sonra 5. madde ile kanunun yürürlüğe girdiği 1934 yılında soyadına sahip bulunmayan ayırt etme gücüne sahip ergin kişilere, dilediği bir ismi soyadı olarak seçip kullanma serbestliği tanımıştır. Kanunun 3. maddesi rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleri ile genel ahlaka uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç isimlerin soyadı olarak kullanılamayacağını belirtmiş, 4. maddesi ise ailenin soyadını seçme görev ve hakkını evlilik birliğinin başkanı olan kocaya Kanunu’nun 4. maddesinin ikinci fıkrasının “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadı alır” şeklindeki birinci cümlesi Anayasa Mahkemesinin gün ve 2010/119 E., 2011/165 kararı ile iptal edilmiş olup Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi “…Eşitlik ilkesi, aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektirir. Kişinin cinsiyeti nedeniyle karşı cinse göre ayrıcalıklı duruma getirilmesi bu ilkeye aykırı düşer. Ayrıca eşitlik, bireyler arasındaki farklılıkların göz ardı edilerek herkesin her bakımdan aynı kurallara bağlı tutulması anlamında da algılanamaz. Kimi kişilerin başka kurallara bağlı tutulmalarında haklı nedenler varsa, yasa önünde eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilemez. Bu nedenle, yaradılış ve işlevsel özelliklerin zorunlu kıldığı kimi ayırımlar haklı bir nedene dayandığı ölçüde eşitliği bozmadığı halde, sadece cinsiyete dayalı ayrımlar eşitlik ilkesine açık bir aykırılık oluştururlar. Eşler, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumdadırlar. Erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmaması, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğurur. Bu nedenle itiraz konusu kural, Anayasa’nın 10. ve 41. maddelerine aykırıdır, iptali gerekir…” şeklindedir. Öte yandan 2525 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde yer alan “Kanunla mevcut bütün soy adlarının nüfus kütüklerine yazdırılması ve soy adı olmayanların yeni bir ad seçerek bunu yazdırması mecburiyeti konmuştur” ifadelerinden, bu Kanun’un ilk defa soyadı alınması ile ilgili düzenlemeler içerdiği anlaşılmaktadır. Ancak 4721 sayılı Türk Medenî KanunuTMK’nun çocuğun soyadını düzenleyen 321. maddesinde yer alan “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır.” hükmü nedeniyle, SK m. 4 ile getirilen kuralın günümüzde sadece bazı istisnai durumlarda uygulanabilmesi söz konusudur. Nitekim bu husus Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de belirtilmiş bulunmaktadır. Ana ve baba evliyse çocuk ailenin soyadını babasının soyadını doğar doğmaz kazanır ve ona sahip olurTMK m. 321. Soyadı, yasa gereği doğumla kazanılan addır ve ilke olarak kuşaktan kuşağa doğumla geçer. Soyadının bu şekilde kazanılması kişilerin herhangi iradi bir fiiline veya rızalarına bağlı olmayan kanundan ötürü soyadının kazanılması yollarından biridir ve kanunda soyadının kazanılması için şart kılınan olgunun gerçekleşmesiyle birlikte soyadı da aynı anda kendiliğinden kazanılmış olur. TMK göre, evlenmeyle birlikte kadın kural olarak kocasının soyadını aldığından, ailenin soyadı aslında kocanın babanın soyadından başka bir şey değildir. Çocuk, ismi dolayısıyla ikame edeceği davada, mirasçı sıfatıyla değil asıl hak sahibi sıfatıyla hareket eder. Bu sebeple, ana ve babası evli iken doğan çocuk doğal olarak babasının soyadını taşıyacaktır. Dolayısıyla evlilik içinde doğan çocuğun babasının ailenin soyadını alacağına dair düzenleme emredicidir. Çocuğun başka bir soyadı alması mümkün değildir. Anlaşma yapmak suretiyle değişik bir sonuca varılamaz. Şüphesiz, soyadının sonradan haklı sebeplerle mahkeme kararıyla değişmesi mümkündür TMK Ayrıca evliliğin herhangi bir sebeple sona ermesi, çocuğun soyadı üzerinde etkili olmaz. Ana ve baba boşanmış veya baba ölmüş olsa dahi kural böyledir. Boşanma veya ölüm üzerine velayetin annede olması soyadında herhangi bir değişikliğe sebep olamaz. Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadını usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe, çocuğun da soyadı değişmez. O halde velayete sahip ana dahi bu hakka dayanarak kişiye sıkı sıkıya bağlı kişilik haklarıyla ilgili çocuğun soyadının değiştirilmesi davasını açamazHGK’nun gün ve 2013/18-464 E., 2013/1698 K.; HGK’nun gün ve 2013/18-1755 E., 2013/1039 K. sayılı ilamları.Somut olayda da, anne baba sonradan boşanmış olsalar da soyadı değiştirilmek istenilen küçük, evlilik içinde doğmuştur. Az yukarda belirtildiği üzere, TMK m. 321 uyarınca ana ve babası evli iken doğan çocuk babasının soyadını taşır. Evlilik içinde doğan çocuğun babasının ailenin soyadını alacağına dair düzenleme emredicidir. Çocuğun başka bir soyadı alması mümkün değildir. Soyadı Kanunu’nun 4. maddesi ilk defa soyadı alınması ile ilgili düzenlemeler içerdiğinden somut olayda uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle boşanma sonrası velayet kendisinde olan annenin, küçüğün soyadını kendi soyadı ile değiştirilmesini istemesi mümkün Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; Anayasa’nın 10. ve 41. maddelerinde düzenlenen eşitlik ilkesi uyarınca, davacı annenin de küçüğün soyadını seçme hakkının bulunduğu ve eldeki davayı açabileceği ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, gününde oy çokluğuyla karar verildi. KARŞI OY Dava, ana-babanın boşanması üzerine, velayeti anneye bırakılmış küçüğün soyadının haklı olduğu ileri sürülen nedenlerle değiştirilmesi isteğinden ibarettir. Daha önce, konuyu doğrudan düzenleyen yasa maddesi olan 2525 sayılı Yasa’nın 4. maddesinin ikinci fıkrasındaki “Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadını alır.” biçimindeki düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin gün ve 119-165 sayılı kararı ile iptal edilmiş, bu suretle yerel mahkemelerce bu nev’i davalarda verilen kabul kararlarının bozulmasına yönelik Özel Daire’nin istikrarlı uygulamasının yasal dayanaklarından birini oluşturan bu hükmün uygulanabilirliği Mahkemenin iptal kararında “Eşler, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumdadırlar. Erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmaması, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğurur.” şeklinde özetlenen iptal gerekçesi, kanımca çok açık olarak, boşanan kadının, velayeti kendisine tevdi edilen çocuğunun soyadını seçme ve/veya mevcut soyadını değiştirme konusundaki yasal engellerden birini ortadan çoğunluğunca da benimsendiği anlaşılan Özel Daire bozma ilamında, bu nitelikteki bir davanın reddine medar olarak 4721 sayılı TMK’nın 321. maddesindeki düzenlemeye de atıf yapıldığı izlenmektedir. Söz konusu yasa hükmü soybağı hükümleri başlığı altında yer almakta olup “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır. Ancak, ana önceki evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun bekarlık soyadını taşır.” biçiminde Mahkemesinin 02/072009 tarihli ve E. 2005/114, K. 2009/105 sayılı kararı ile madde hükmünde yer alan “evli değil ise ananın” ibaresi iptal edilmiş olup söz konusu iptal hükmü, gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, Özel Daire kararında belirtilenin aksine “baba” lehine değil evlilik dışında doğan çocukların lehine, onları korumaya odaklanmış niteliktedir. Maddenin mevcut haliyle, soybağı düzenlenmesine ilişkin başlık altında yer alması, soyadı değiş-tirmenin soybağı kavramı ile doğrudan bir ilişkisinin bulunmaması nedeniyle, davanın reddedilmesi için yasal bir dayanak olmaması gerektiği kanısındayım. Öte yandan, yeri gelmişken, söz konusu yasa maddesinde sözü edilen “aile soyadı” kavramından ne anlaşılması gerektiği de irdelenmelidir. HGK çoğunluğu tarafından da benimsenen Özel Daire bozma ilamında, aile soyadı evlilik birliği içinde doğan çocuklar bakımından babanın soyadı olarak kabul edilmiştir. Aile soyadı kavramı anılan madde hükmünde tanımlanmış olmadığı gibi 4721 sayılı Yasa’nın konuya ilişkin diğer hükümlerinde de aile soyadının ne olması gerektiği açıklanmış değildir. Şu halde, bu kabulün yasal dayanağı, 4721 sayılı Yasa’nın 187. maddesi olsa gerektir. Söz konusu yasa hükmüne göre kadın evlenmekle kocasının soyadını nedenle de kadın ve erkeğin evlenmek suretiyle oluşturduğu ailenin de söz konusu hükme göre soyadının erkeğin soyadı olması gerekir. Bu düşünüş yerleşik uygulama bakımından da konunun yasal dayanaklarını açıklamaya elverişlidir. Ancak, 4721 sayılı Yasa’nın 187. maddesi hükmünün, Anayasa Mahkemesi’nin tarih ve 2013/2187 sayılı bireysel başvurunun kabulüne yönelik kararında, ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesine, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 23/4. maddesine, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına Dair Sözleşme’nin 16/1-g maddesi ile çeliştiği ve Anayasamızın 17. maddesine aykırı bir biçimde cinsiyet ayrımcılığına yol açtığı, yine Anayasamızın 90. maddesi uyarınca, uyuşmazlık halinde mahkemelerce, 4721 sayılı Yasa’nın 187. maddesi yerine uluslar arası sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği de, özellikle 187. maddenin yer aldığı evlilik birliğine ilişkin hükümler bakımından, 4721 sayılı Yasa’da hemen tüm maddeler bakımından kadın-erkek eşitliği açısından bir sorun görünmüyor ise de, söz konusu 187. maddenin bu hükmünün açık bir cinsiyet ayrımcılığına yol açtığı ortadadır. Şu durumda, 4721 sayılı Yasa’nın 321. maddesinde belirtilen “aile soyadı” ibaresinin, aynı yasanın 187. maddesine dayalı olarak “kocanın soyadı” olarak anlaşılması gerektiği ileri sürülemez. Hal böyle olunca, davanın reddedilmesi gereğine ilişkin Özel Daire bozma ilamının, tıpkı 2525 sayılı Yasa bakımından olduğu gibi 4721 sayılı Yasa’nın 321. maddesi bakımından da yasal bir dayanağının bulunmadığı, yukarda sayılan uluslar arası sözleşmeler nazara alındığında, aile soyadının kocanın yahut babanın soyadı olarak algılanmasından vazgeçilmesi gerektiği kanısındayım. Tüm bu açıklanan nedenlerle, direnme kararının onanması görüşünde bulunduğumdan, HGK çoğunluğunun kararın bozulması yönündeki kanaatine katılamıyorum. Evlilik dışı doğan çocuğun mirasçılığı nasıl olmaktadır, bu şekilde Dünya’ya gelen çocuk anne ve babasından nasıl miras hakkı alabilir? Evlilik dışı doğan çocuk eğer ki baba ile soy bağı kurulmazsa, annenin nüfus hanesine kayıt edilir. Bu durumda da çocuk annesinin soyadını alır ve çocuğun velayet hakları tamamen anneye ait olur. Baba doğumdan sonra çocuk ile arasındaki soy bağını kuracak işlemler yaparsa, çocuk babanın soyadını kullanır. Evlilik birliği içerisinde ve evlilik dışında doğan çocukların; soyadı, velayet hakkı ve miras hakları birbirinden farklı olmaktadır. Evlilik dışı doğan çocuğun mirasçılığı konusunu anne ve baba açısından inceleyerek belirteceğiz. Evlilik Dışı Doğan Çocuğun Anneden Miras Hakkı Evlilik dışı doğan çocuğun anneden miras hakkı nasıl olur? Makalemize başlarken de anlattığımız gibi çocuk, evlilik dışı doğum ile dünyaya gelirse ve baba soy bağını kurmazsa çocuğun bütün Kanuni hakları sadece anneye ait olur. Anne ile direkt olarak bütün resmi gereklilikleri kurulur. Anne ile çocuk arasındaki resmi bağlardan biri de miras hakkı olmaktadır. Çocuk ne şekilde doğarsa doğsun, annesinin yasal olarak mirasçısı olur. Farklı durumlar oluşana kadar da çocuğun mirasçılığı değişmez. Bakınız Reddi miras, Mirasçılıktan çıkartma Evlilik dışı doğan çocukların Kanuni hakları 2002 yılında çıkartılan yeni Kanun tasarısı ile genişletilmiştir. Evlilik dışı çocuğun mirasçılığı hakkında olan bu maddeye makalemizin son kısmında yer vereceğiz. Evlilik Dışı Doğan Çocuğun Babadan Miras Hakkı Evlilik dışı doğan çocuğun babadan miras hakkı, 2002’de çıkartılan yasa ile farklı olmuştur. Bu yasaya göre; “2002 yılında Türk Medeni Kanunundaki değişiklikle beraber tabii babalık kaldırılıp, yerine maddi sonuçlarıyla babalığı içeren tek bir babalık getirildi. Oysa eskiden evli erkekler, evlilik birliği içerisinde olmadığı diğer kadınlara evlilik vaadinde bulunmadıklarını söyledikleri takdirde mahkeme çocuğu yasal haklarından yoksun bırakabiliyordu. 2002 yılından itibaren ise evlilik dışı doğan çocuklar da aynı şekilde evlilik birliği içinde doğan çocuklar gibi soy isim ve miras hakkına sahip oldu” diye belirtebiliriz. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki; Babalık davası ve soy bağının kurulması davası, babanın ölümünden sonrada açılabilir. Açılan bu davaya ölen babaya vekâleten onun mirasçılara devam edebilir. Evlilik dışı çocuğun mirasçılığı ve diğer miras davalarınızla ilgili olarak görüşme taleplerinizde, Avcılar Boşanma Avukatı ile iletişime geçerek randevu alabilirsiniz. Boşanmada yargılama süreci hakkında bilgi almak için, bir sonraki yayınımıza göz atabilirsiniz. 0 Boşanan Kadının Hakları BOŞANMA DAVASINDA KADININ HAKLARI NELERDİR? Boşanan Kadının Hakları Ortak Konutun Özgülenmesini Talep Etme Boşanan Kadının Hakları Çocuğun Teslim Edilmesini Talep Etme Boşanan Kadının Hakları Çocuğun Tedbiren Velayetini Talep Etme Boşanan Kadının Hakları Çocuk İle Kişisel İlişki Kurma Kadın İçin Tedbir Nafakası Çocuk İçin Tedbir Nafakası Boşanan Kadının Hakları İştirak Nafakası Yoksulluk Nafakası Kadının Velayet Kadının Maddi Tazminat Kadın Eşin Manevi Tazminat Hakkı Ziynet Eşyası Alacağı Mal Rejiminden Kaynaklı Alacak ve Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme 6284 Sayılı Yasadan Kaynaklanan Koruyucu Tedbirlerin Uygulanmasını Talep Etme Ücretsiz Avukat Talep Edebilme Kadının Kendi Eşyalarını Talep Etme Kadınlar Haklarını Nasıl Koruyabilir?1 İlgili BOŞANMA DAVASINDA KADININ HAKLARI NELERDİR? Boşanma davası, boşanmak isteyen eşin açtığı davadır. Boşanma davası, anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Boşanma davalarında boşanan kadının en çok merak ettiği sorulardan biri de “ boşanan kadının hakları nelerdir “ sorusudur. İstanbul Boşanma Avukatı olarak bu yazımızda boşanma davasında kadının haklarının neler olduğunu açıklayacağız. Boşanma davası eşler arasında anlaşmalı ve çekişmeli olmak üzere 2 şekilde karşımıza çıkmaktadır. Eğer tarafların ayrılmaya yönelik ortak bir iradesi söz konusuysa ve evli kaldıkları süre 1 yılı geçtiyse anlaşmalı olarak boşanabilirler. Eşlerin ortak iradelerini içeren bir protokol imzalanır ve hızlı bir şekilde boşanma gerçekleşir. Eşler boşanma ve sonuçları konusunda anlaşamadıkları takdirde çekişmeli boşanma davası açılacaktır. Boşanma davasının konusu ve tarafların ileriye sürdükleri deliller çerçevesinde 6 ay ile 3 yıl arasında sürmektedir. Boşanma davası aşamasında müvekkillerimizin hemen hemen hepsinde geleceğe yönelik kaygılar görmekteyiz. Sonuçta kimse boşanmak için evlenmemiştir ve evlenirken de boşanma ihtimalini düşünmemiştir. Ancak söz konusu müvekkiller kadın olunca durum daha da kırılgan ve girift bir hale gelmektedir. Ülkemizin sosyal, kültürel ve ekonomik durumu nazara alındığında kadın eş, boşanma öncesinde haklı olarak kaygılar ve belirsizlikler yaşamaktadır. Çünkü çoğu kadın henüz ekonomik özgürlüğüne sahip olmadığı gibi sadece kendisi için değil çocuğu için de bir gelecek endişesi durum özellikle eşi kocası dışında bir ekonomik kaynağı bulunmayan kadınlar için daha da zor bir dönem olmaktadır. Özellikle ekonomik geleceği açısından kaygılar yaşan kadın müvekkillerimiz, haklı olarak paniklemekte ve boşanma öncesinde sahip oldukları hakları sormaktadırlar. Şunu öncelikle ifade etmek isteriz ki; Aile Hukukuna ilişkin mevzuatımız incelendiğinde hemen hemen her konuda kadını ve çocuğu koruyucu hükümlerin mevcut olduğunu rahat bir şekilde ifade edebiliriz. Boşanan Kadının Hakları Şimdi gelin hep beraber boşanma sürecinde kadının sahip olduğu hakları ve neleri talep edebileceğini inceleyelim. Ayrı Yaşama Hakkı, Çocuk İle Kişisel İlişki Kurma Hakkı, Kadın İçin Tedbir Nafakası Hakkı, Çocuk İçin Tedbir Nafakası Hakkı, Kadın Eşin Manevi Tazminat Hakkı, Ziynet Eşyası Alacağı Hakkı, Mal Rejiminden Kaynaklı Alacak ve Haklar, Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı, 6284 Sayılı Yasadan Kaynaklanan Koruyucu Tedbirlerin Uygulanmasını Talep Etme Hakkı, İştirak Nafakası Hakkı, Yoksulluk Nafakası Hakkı, Kadının Velayet Hakkı, Kadının Maddi Tazminat Hakkı, Ücretsiz Avukat Talep Edebilme Hakkı, Ortak Konutun Özgülenmesini Talep Etme Hakkı, Çocuğun Teslim Edilmesini Talep Etme Hakkı, Çocuğun Tedbiren Velayetini Talep Etme Hakkı, Kadının Kendi Eşyalarını Talep Etme Hakkı, Boşanan Kadının Hakları Ayrı Yaşama Hakkı Eşler evli oldukları süre içerisinde kural olarak birlikte yaşamak zorundadırlar. Bunun için ortak konut belirler ve rızaya dayalı ayrı yaşamalar iş gereği, çalışma koşulları gereği, tatil vs. gibi hariç birlikte yaşamak ve evlilik birliğinin yükümlülüğünü birlikte üstlenmek durumdadırlar. Eşlerden birisinin bu yükümlülüklerini yerine getirmemek adına müşterek haneden ayrılması ve yasada öngörülen süre 6 ay ve usuli koşullarının terk ihtarı yerine gelmesi halinde, diğer eşin Terk Nedeniyle Boşanma Davası Açma hakkı vardır. İşte boşanma davası açılması halinde eşlere tanınan en önemli haklardan bir tanesi “Ayrı Yaşama Hakkı”dır. Boşanma davasının açılması halinde kadın artık ayrı yaşama hakkına sahip olacaktır. Boşanan Kadının Hakları Ortak Konutun Özgülenmesini Talep Etme Hakkı Ayrı yaşama hakkına sahip kadına bazen kin ve intikam duygularıyla bazen de boşanma sürecinde yıpratmak kastıyla ortak konutu terk etmeye zorlayıcı eylemler olabilmektedir. Örneğin iki çocuğuyla birlikte kadının evden çıkmasını, babaevine gönderme şeklinde bir çaba görülebilmektedir. İşte konusunda uzman bir boşanma avukatı yardımıyla boşanma davası ile birlikte ortak konutun kadın ve çocuklara özgülenmesini talep etme imkanı bulunmaktadır. Bu şekilde yaşanılan evde kadın ve çocuklar kalmaya devam edebilecek, erkek eş tarafından ortak konuttan uzaklaştırma önlenecektir. Boşanan Kadının Hakları Çocuğun Teslim Edilmesini Talep Etme Hakkı Eşler boşanma sürecinde bazen akıl almaz işler yapabilmektedirler. Boşanma avukatı olarak bir çok olaya şahit olmuşuzdur. Bazen çocuğun anne yanında kalması yaşamsal nitelikte bir zorunluluktur. örneğin henüz bir kaç aylık olan emzirme dönemindeki çocuklar gibi. İşte bu yaşamsal zorunluluğa rağmen müşterek çocuk baba tarafından alıkonulmakta ya da başka bir yere götürülmek suretiyle anne ile irtibatı kesilmektedir. Keza yine henüz anne bakımına ve şefkatine muhtaç durumunda bulunan çocukların annelerinden alıkonulması halinde çocuklar için telafisi imkansız zararlar ortaya çıkabilmektedir. İşte bu gibi durumlarda kadın açmış olduğu boşanma davasında “Çocuğun Kendisine Teslim Edilmesini” talep etme hakkına sahiptir. Boşanma avukatınız olsun olmasın mutlaka böylesi bir durumda boşanma dilekçesinde bu husus vurgulanmalı ve her şeyden önce bu konuda bir karar verilmesi mahkemeden istenilmelidir. Boşanan Kadının Hakları Çocuğun Tedbiren Velayetini Talep Etme Hakkı Boşanma davasının açılması halinde eşler ayrı yaşama hakkına sahip olacaklardır. Peki böylesi bir durumda çocuk dava süresince hangi eşin yanında kalacaktır? İşte bu sorunun çözümü “Tedbiren Velayet” kurumu ile çözülmeye çalışılır. Dava süresince çocuğun hangi eş yanında kalacağı ve himaye edileceği hususunda mahkemece verilen karara “Tedbiren Velayet” ya da “Çocuk İçin Geçici Himaye Tedbiri” denilmektedir. Boşanma davasında kadının en temel haklarından bir tanesi dava süresince “Çocuğun Tedbiren Velayetini Talep Etme Hakkı” dır. Boşanan Kadının Hakları Çocuk İle Kişisel İlişki Kurma Hakkı Eğer çocuğun velayeti gerek dava süresince tedbiren gerek davası sonrasında hükmen babaya verilmiş ise, kadın çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir. Çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkı, velayet hakkı kendisine verilmeyen eşe tanınan bir haktır. Bu şekilde çocuklarını görebilmek, çocuğuyla zaman geçirmek, etkileşimde bulunmak hakkı tanınmaktadır. Ancak bu eşler için olduğu kadar çocuk için de bir haktır. Çocukla kişisel ilişki tarih ve şekli hakim tarafından belirlenir. Kadın İçin Tedbir Nafakası Hakkı Boşanma davası açılması halinde kadının en önemli haklarından bir tanesi “Kadın İçin Tedbir Nafakası“dır. Boşanma davasının açılması halinde kadın, barınması ve geçinmesi için diğer eşten kendisine nafaka verilmesini mahkemeden talep edebilir. Burada dikkat edilecek husus kadının tedbir nafakasına ihtiyacı olmasıdır. Kadının ekonomik yönden hiçbir gelirinin olmaması gerekmez. Çocuk İçin Tedbir Nafakası Hakkı Eğer müşterek yani boşandığınız eşiniz ile ortak bir çocuğunuz var ise, çocuğun velayetinin davanın devamı boyunca sizde olmasını istiyorsanız; çocuk için tedbir nafakası talep edebilirsiniz. Velayet kendisine verilmeyen eş tarafından davanın devamı süresince çocuğun barınması ve geçinmesi için ödemek zorunda kaldığı nafaka türüne “Çocuk İçin Tedbir Nafakası” denilmektedir. Aslında sizin bu konuda bir talepte bulunmanıza gerek dahi yok. Yani mahkeme hakimi müşterek çocuğun velayetinin dava süresince tedbiren size vermiş ise, müşterek çocuk için tedbir nafakası belirlemek ve karşı tarafı buna ödemekle yükümlü tutması gerekmektedir. Çünkü bu kanunun emredici bir hükmüdür. Ancak yine de; çocuğun velayetini isteyen kadının, nafaka miktarını da belirtmek suretiyle, dava süresince çocuk için tedbir nafakası talep edebileceğini belirtelim. Boşanan Kadının Hakları İştirak Nafakası Hakkı İştirak nafakası, boşanma kararı kesinleştikten sonra ve çocuk ergin oluncaya kadar ödenmesi gereken bir nafaka türüdür. İştirak nafakasını velayet kendisine verilmeyen eş ödemek zorundadır. Yine kanunun emredici hükmü gereği, iştirak nafakasını hakim kendiliğinden incelemeli ve karara bağlamalıdır. Yine burada da, çocuk için istenilen iştirak nafakası miktarı belirtilmek suretiyle çocuğun velayetiyle birlikte iştirak nafakası talep edilmelidir. Yoksulluk Nafakası Hakkı Boşanma davasında kadının belki de en önemli haklarından bir tanesi de; yoksulluk nafakasıdır. Yoksulluk nafakası boşanma ile yoksulluğa düşmesi muhtemel olan eşe, diğer eş tarafından ödenmesi gereken, hakim tarafından belirlenen parasal katkıdır. Yoksulluk nafakası alabilmek için kadının boşanma dilekçesinde mutlaka miktarı belirtmek suretiyle talebinin bulunması gerekmektedir. Kadının Velayet Hakkı Söz konusu kadınlar olunca boşanma süresince en çok endişelendikleri husus çocuğun velayetinin kime verileceği sorunudur. Dolayısıyla kadının boşanma sürecinde talep hakkı olduğu hususu konulardan bir tanesi de çocuğun velayetidir. Genel olarak çocuğun velayeti konusunda akla gelen ilk aday kadın eş olsa da, velayet hususunda bir çok kriter bulunmaktadır. Örneğin çocuğun yaşı, çocuğun eğitim durumu, sağlık durumu gibi özellikler yanında çocuğun kimin yanında kalmak istediği ve çocuğun üstün yararı ilkeleri velayetin kime verileceği konusunda temel ve belirleyici kriterlerdir. Özellikle ekonomik gücü olmayan kadın müvekkillerimizden sıklıkla “kocam çok zengindir” ya da “kocam çok güçlüdür” şeklindeki velayet konusundaki endişelerini görmekteyiz. Ancak hemen burada şunu belirtmek gerekir ki, ekonomik güç yada zenginlik velayet konusunda belirleyici bir kriter değildir. Boşanma Avukatınız sizi velayet konusunda bilgilendirecektir. Kadının Maddi Tazminat Hakkı Boşanma Davasında kadının, diğer eşin kusurlu eylemleri nedeniyle Maddi Tazminat Talep Edebilme hakkı bulunmaktadır. Maddi tazminat isteyebilmek için, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda az kusurlu ya da kusursuz olması gerekmektedir. Kadın Eşin Manevi Tazminat Hakkı Boşanmaya sebebiyet veren olaylar çoğu zaman diğer eşin kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. İşte boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusursuz ya da az kusurlu olan kadın, diğer eşten manevi tazminat isteyebilecektir. Bunun için boşanma dilekçesinde istediği tazminat miktarını belirtmek suretiyle manevi tazminat talep etmelidir. Ziynet Eşyası Alacağı Hakkı Ziynet eşyası alacağı, esasen boşanma davasının fer’isi niteliğinde değildir. Ancak boşanma davası ile birlikte açılması mümkündür. Ancak bunun için boşanma davasına ilişkin harçlardan ayrı olmak üzere talep ettiği ziynet eşyasına ilişkin nisbi nitelikli harcı ödemek zorundadır. Düğünde takılan ziynet eşyalarını, bunların kendisinden alındığını ispatlayan kadın ziynet eşyasını aynen yada bedelini talep edebilir. Mal Rejiminden Kaynaklı Alacak ve Haklar Eşlerin evlilik süresi içerisinde edinmiş oldukları taşınır ya da taşınmaz mallar boşanma davası sonrasında mal rejiminin tasfiyesine konu olacak ve buna ilişkin hak ve alacaklar ayrı bir dava konusu olacaktır. Bir başka deyişle boşanma davası ile mal rejiminden kaynaklı hak ve alacaklara ilişkin davalar aynı davada görülemez. Boşanma davasının sonuçlanması ve boşanma kararının kesinleşmesi gerekir. Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı Boşanma aşamasında bazen kötü niyetli eylemler olabilmektedir. Örneğin eşlerden biri adına kayıtlı bulunan ve aile konutu olarak kullanılan taşınmaz boşanmanın mali sonuçlarından kurtulma amacıyla, olası bir icra takibini sonuçsuz bırakma kastıyla başkasına devredilebilmektedir. İşte kadının, kocası adına kayıtlı bulunan ve aile konutu olarak kullanılan taşınmaza Aile Konutu Şerhi konulmasını talep etme hakkı bulunmaktadır. 6284 Sayılı Yasadan Kaynaklanan Koruyucu Tedbirlerin Uygulanmasını Talep Etme Hakkı Boşanma sürecinde kadınlara yönelik şiddet olaylarını medyadan veya bizatihi öğrenmekteyiz. Boşanma sürecinde kadına veya çocuklara yönelik bir şiddet eylemi olması halinde fiziksel şiddet, tehdit, hakaret, mala zarar verme, rahatsızlık verme vs. kadın 6284 Sayılı Kanun gereğince koruyucu tedbirlerin alınmasını talep edebilecektir. Mahkemece verilecek koruyucu tedbir kararları sayesinde erkek eşten gelecek her türlü fiziksel, psikolojik, sosyal, duygusal vs. şiddet türleri önlenebilecektir. Boşanma avukatınıza bu konudaki çekincelerinizi ve olasılıkları anlatmanız halinde size uygun koruma tedbirlerinin uygulanması için gerekli işlemleri gerçekleştirecektir. Ücretsiz Avukat Talep Edebilme Hakkı Ülkemizde çoğu kadının belki de boşanma davası açmamasının temelinde ekonomik zorluklar yer almaktadır. Gerek dava masraflarını gerekse boşanma avukatı ücreti karşılayamayacak durumda bulunan kadın, bulunduğu il Barosuna müracaat ederek kendisine Adli Yardım kapsamında ücretsiz bir avukat görevlendirilmesini ve bu görevlendirilen avukat aracılığıyla boşanma davasının açılmasını isteme hakkına sahiptir. Kadının Kendi Eşyalarını Talep Etme Hakkı Tarafların evlenirken konuta getirdiği çeyiz eşyalarını aynen iadesini talep etme hakkı bulunmaktadır. Yine kadının kendisine ait, yani maliki olduğu eşyaları da isteme hakkı bulunmaktadır. Uygulamada Eşya Alacağı davası şeklinde görülen bu dava ile kadının eşyalarına kavuşması mümkün olabilecektir. Kadınlar Haklarını Nasıl Koruyabilir? Haklarınızı koruyabilmek ve kullanabilmenin ilk koşulu, haklarınızın neler olduğunu bilmektir. Bu yazımızda bir nebze yardımcı olmaya çalıştık. Ancak şunu da vurgulamak gerekir ki, haklarınız sadece bu sayılanlar ile de sınırlı değildir. Boşanma sürecinde kadının haklarını kullanabilmesi ve koruyabilmesi için mutlaka konusunda uzman bir boşanma avukatından hukuki yardım alması gerekmektedir. Bunu ısrarla ve altını çizerek yinelemekte fayda görüyoruz “Sağlıklı bir yargılama, Avukatsız olamaz!” Eğer ekonomik gücünüz yok ise Barodan ücretsiz avukat görevlendirilmesini isteyiniz, maddi olanaklarınız mevcut ise iyi bir boşanma avukatının hukuki yardımından yararlanın. Anlaşmalı boşanma , Boşanma aşaması uzaklaştırma hakkında makalelerimizden de bilgi edinebilirsiniz. Bu süreçte hatalı yahut ihmali işlemler yaparak hak kaybına uğramamak adına avukat yardımı alınmalıdır. Bu durum ve ihtiyacınız olacak tüm destekler için ASAL HUKUK DANIŞMANLIK ekibi olarak her zaman yanınızdayız.

boşanma sonrası çocuğun miras hakkı